11 Mart 2015 Çarşamba

BİZİM KADINLARIMIZ SATI KADINLAR


08.03.2015 Milliyet-Ankara Gazetesi

Ne var korkulacak” ve “Evvel Allah onu da başarırız” en meşhur lafları. Okuma yazma bilmeden köylü ilk kadın milletvekili olan Kazanlı Satı Kadın, özümüzdeki kadını simgeleyen bayraklardan biri. O bayrakları dalgalandıracağımıza, başıyla dizindeki örtüsüne düştük kadının.
Satı Kadın Meclis kürsüsünde



Başındaki örtüye, dizindeki eteğe indirgendi kadın. İki kumaşı çekiştiriyor, toplumu en hassas yerinden yırtmaya, parçalamaya uğraşıyoruz. Başarıyoruz da... Kadın aşağılanması, tacizleri ve cinayetleri, artarak devam ediyor, gündemin başlarına oturdu. Kadınlı erkekli basitleştiriyor, iradenin doğal ortağı, elmanın öbür yarısı olmaktan çıkarıyoruz kadını. Medeniyet ibremiz, düşüş gösteriyor.
Böyle değil bizim kadınımız
Oysa öyle bir geçmişimiz yok. Resmen sahip olmadığımız yeni bir kültür ve ruhhali üretiyoruz. Hiç de bize ait olmayan yapay fikirlerle günden güne birliğimizi, kültürümüzü ve geleneğimizi imha ediyoruz.

Yeniden üretiyoruz çünkü bizim kadınımız, beyin, hanın, sultanın, idarede eşit ortağıdır. Erkek bertaraf edilirse iktidar olur. Ordu başsızsa silah kuşanır komutan, bağımsızlık mücadelesinde çete lideri, sahipsiz köye muhtar, akıl isteyene önder olur. Hayatın da iradenin de tam ortasındadır bizim kadınımız.

İktidarın ve siyasetin başköşesinde, Boarık Hatunlar, Meracil Hatunlar,  Dilşad Hatunlar, Altuncanlar, Ipar Hanlar, Büyükeler, Süyüm Bigeler, Emine Banular, Tomrisler, Nilüferler, Melekler, sadece birkaçıdır 1500 yıl öncesinden bu yana. Kurtuluş Savaşı’nın Halide Edipleri, Nakiye Elgünleri, Erzurumlu Kara Fatmaları, Tayyar Rahmiyeleri, Onbaşı Nezahatleri, Nene Hatunları, Ayşe Aliyeleri, Senem Ayşeleri, Halime çavuşları, Safiye Ünlüleri, ana kız Soyyanmazları, Gördesli Makbule hanımları, Satı Kadınları gibi tam savaşın ortasında mücadele vermiş, hakkını yediğimiz daha nice analarımız, ninelerimiz var.

Her ne kadar taşrada özünü kaybetmemiş olsa da Cumhuriyet’ten sonra tekrar erkeğin yanında ve sokaktaki yerini almaya başlayan kadınla yüzyıllarca sürecek devrimleri, 10 yıla sığdıran yeni bir devlet kurduk. İşte Satı Kadın, o dönemin Ankara’daki simgelerinden biridir.
Kazan köyü

Satı Ağa oluyor
O zaman Kazan, Halkavun nahiyesine bağlı 5-10 haneli bir köy. 1890 yılında Kara Mehmet’le Emine’nin kızı Hatı, yani Satı doğuyor. Okuma yazma öğrenemeden büyüyor, evleniyor, Sakarya Savaşı gazisi eşiyle geçinip, gidiyor. Kurtuluş Savaş’ında da boş durmuyor, yokluk yıllarında askerin karnını doyurmak için çırpınıyor.

Derken Muhtar babası Kara Mehmet, vefat etmeden önce bir gün, bir bıçak verip, toprakları ona emanet ediyor. Meğer daha babası hayattayken topraklarına çökmeye başlamış Kara Yusuf gibi bazı ağalar. Yeri geldiğinde hukuk, yeri geldiğinde kaba kuvveti esirgemeden topraklarını geri alıyor Satı Kadın. Böylece köyün ‘Satı Ağa’sı olurken kucağında 6 çocukla muhtarlığı da üstleniyor. Devleti oluyor Kazan’ın. Sonra o bazı ağalar, başka hiçbir tarlaya göz dikmeye cesaret edemiyor çünkü.
Atatürk’le karşılaşıyor
Eşinin tabiriyle ‘kafası ayık, bilgiç’ti. Her işe “Ne var korkulacak” diye başlar, görevden kaçmaz, “Evvel Allah onu da başarırız” diye dosdoğru devam ederdi. Ankara Valisi Nevzat Tandoğan “Seni mebus namzedi yapacağız” dediğinde de hiç tereddüt etmeden aynen böyle yanıtlamıştı. Aklının yattığı işte dosdoğru...

Mebus namzetliğinin öncesi var tabii. Bir gün Atatürk’ün Kızılcahamam’a geçeceğini duyup, atına atladığı gibi Halkavun’a gidiyor Satı Ağa. Kendi ifadesiyle o buluşma anları:
Ahali toplandık, Ata’nın gelmesine durakladık. Durakladıktan sonra kamyonlar geldi, Atatürk geldi. Geldikten sonra elini öptüm. Ata’nın yanında kalakaldım. O bana baktı, ben O’na baktım. Bir de şöyle döndüm baktım köylüler ayran yapmışlar ama vermeye cesaret edememişler. Ben koştum, hazırlanmış bardağı alıp, Atam’a verdim. Ayranı içtikten sonra Atam, bir bana baktı bir de döndü Müdür beye(Bucak Müdürü) baktı. Müdür bey benim için Ata’ya, ‘Kazan Köyü’nün Muhtarıdır’ dedi. Atam bana sordu:
- Muhtar mısın?
- Muhtarım Atam.
- Hoşnut musun?
- Hoşnudum Atam.
- Adın ne?
- Bana Kara Mehmet kızı Satı derler Atam.
Bunun üzerine otomobili yürüttüler. Eline vardım ancak bir toka yapabildik.

Devamını, o gün Atatürk’ün yanında bulunan Afet İnan getiriyor:
Ayranı içtik, kendisinden köyü hakkında bilgi edinerek, yola devam ediyoruz. Atatürk, ‘İşte mebus olacak kadın’ dedi.. bu köylü kadının ismini ve köyünü kaydetmemi istedi.”

Evvel Allah onu da başarırız
5 Aralık 1934, öğleden sonra saat 4’ü geçmiş, kadınların milletvekili seçme ve seçilme hakkı teklif ediliyor Meclis’te. Başbakan İsmet İnönü kürsüde, “Arkadaşlar, Türk kadınının hakkı, olduğu yerden ayrılıp bir süs gibi, memleket işine karıştırılmaz bir varlık gibi bir köşeye konması Türk

ananesi değildir” diye başlıyor konuşmasına. Bir kez de o hatırlatıyor ananeyi. O gün teklif, kabul ediliyor.
Satı Kadın'ın Kazan'daki evi


1934’ün bir Cuma günü siyah bir araba, artık 30 hane olmuş Kazan köyüne giriyor. Büyük hadise!.. Satı Ağa’yı arıyorlar. Soruyor, buluyor, “Vali Nevzat bey seni istiyor, Ankara’ya gideceğiz” diyorlar. Hiçbir şey sormadan, ikiletmeden ”Eh, gidelim bakalım” diyor Satı Ağa.

Ankara’ya geldiklerinde Nevzat Tandoğan mebusluk teklifini iletiyor, hiç şaşırmayan Satı Kadın’dan, meşhur “Evvel Allah onu da başarırız” sözlerini duymuş oluyor o gün. Yaklaşık 1 yıl sonra 8 Şubat 1935’de seçimler yapılıyor. 17 kadınla beraber Cumhuriyet’in ilk kadın milletvekilleri arasında Satı Kadın, aynı zamanda ilk köylü kadın milletvekili olarak Meclis’e giriyor. Ankara’dan seçilen diğer kadın vekilse Fakihe Öymen.

“Burnu büyüdü demesinler”
Okuma yazmadan önce 10 yaşındaki Hasan Erol’la, Meclis’te okuyacağı yemini çalışıyor Satı Ağa. Yeminden sonrasını anlatıyor: “Ankara’nın kenarında (önce Hamamönü’de, sonra Samanpazarı’nda oturur)iki katlı bir ev tuttum. Mahsus apartman tutmadım ki köylülerim, ‘Bizim Satı Ankara’ya varınca bizleri unuttu, burnu büyüdü’ demesinler. Benim hiç boş vaktim yoktur, her gün her saat köyümden beni görmeye gelirler. Kiminin gözleri ağrır, kimi ciğerlerini gösterir. Hepsini alır hastane hastane dolaştırırım, dertlerine deva ararım. Kapım, akşama kadar herkese açıktır. Meclis’e vardığımda, Ziraat Encümeni’nde çalışırım, çok işimiz var.

1938 yılında Halkevi’nde (şimdiki Resim Heykel Müzesi) verilen bir müsamereye köylülerin alınmadığını görüyor. Nedenini sorunca görevli, “Efendim bugün milletvekillerinin günü” diyor. Satı Kadın, “Bunlar milletin vekilleri değil, asıllarıdır” diyerek köylülere yol gösteriyor.


“İlk müdafaa edeceğim..”
Ve bir gazeteye verdiği söyleşisinden ibretlik sözleri:
- Meclis’te kadın milletvekillerinden en fazla hangisi ile arkadaşsın?
- Benim için hepsi de birdir, bayanlar da baylar da. Hepsinden hoşnutuz.
- Meclis’te en fazla hangi mevzu hoşunuza gidiyor?
- Hepsine zihnim açıktır. Memleket için olduktan sonra her mevzudan zevk alıyorum.
- Mecliste hiç söz söyledin mi?
- Kadınlardan şimdilik hiç söz söyleyenimiz yok, bir yıl sonra ben de düşündüklerimi dökeceğim.
- İlk müdafaa edeceğiniz şey nedir?
- Bence boşanmak olmamalıdır. Kadın, efendisi güzelken zenginken geçiniyor da sonra bırakıp kaçıyor. Erkek de çok defa aynı şeyi yapıyor, çocuklar ortada sefil oluyorlar. Bunları köy illerinde görüyorum da yüreğim sızlıyor. Bunu Meclis’te müdafaa edeceğim.

İlk müdafaa konusu, tam da toplumun kalbini okuyan insanın kaygısı olabilir.

Bizim gerçek kadınlarımız
Satı anayı, yani Hatı Çırpan’ı, 19 Mart 1956’da kaybettik. Adı, Kazan’ın her yanında yaşıyor. Geçtiğimiz yıl 8 Mart 2014 tarihinde Kazan Belediyesi, Ulu Cami yanındaki mezarını anıt mezar olarak düzenledi ve evini, Satı Kadın Müzesi olarak ziyaretçilere açtı. Gönüllerdeki kadar gözümüzde de hak ettiği yeri bulmuş oldu. Darısı diğer Satı analarımızın, ninelerimizin başına olsun.
Kadınlar, Satı Kadın'ın yenilenen mezarı başında dua ediyor
İnsanlığın, okuma yazmayla ölçülemeyeceğine en güzel örneklerden biridir Satı Kadın. Hayattaki yerini korumuş, kafası da ayıktır. Bazı şeyleri, okumadan da bilmeli ve yapmalı insan. Satılar’a kalsaydı, ‘Kadınlar Günü’ kutlamak aklın ucuna bile değmezdi. Elma, diğer yarısıyla bütün. Başörtüsü, eteği çekiştirilecek duruma düşürülenler değil, Satı Kadınlar’dır bizim gerçek kadınlarımız.

Satı kadınları olmayanların, Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyoruz!
Satı Kadın Müze Evi'nin açılışı

Not: Atladığımız birçok hikaye ve ayrıntıyı, Hüseyin Yüce ve Dilşad Taş’ın hazırladığı Kazan Belediyesi yayını ‘Türk Kadını ve Satı Kadın’ adlı kitapta bulabilirsiniz. Kitabı, Belediye’nin internet sitesinden indirmek de mümkün.

1 yorum:

Abidinpaşa dedi ki...

Dünyada seçme seçilme hakkı olmadan Ülkemizde Kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkı veren Atamızı Tüm Türk Kadınları nezdinde Rahmetle Anıyorum.Türk Kadınlarının Tarih Boyunca vatanı bayrağı ve ailesi için mücadelesi Unutulamaz sayın Ali İnandımın Ankaramızın Müstesna Kadın vekili Satı Kadın Makalesi ve onun Hayatı Tüm Kadınlarımıza Örnek Olmalıdır.Ülkemizde Her Konuda kadınlarımıza Fırsat eşitliği verilmeli.Her Kuruluşta Haklı olarak yerini Alabilmeli ve Meclisimizdede Kadınlara eşitlik sağlanmalıdır sevgi ve saygılarımla Tüm kadınlarımıza Esenlikler dilerim.