03.03.2015 Milliyet-Ankara Gazetesi
21
Şubat 2001 krizi öncesiydi. Özellikle 1 yıl öncesi. Yaklaşık 2 yıl önce
hafiften başlamıştı ama o 1 yıl boyunca krize kadar artarak devam etti. Üniversiteli
gençler, gitmek istiyordu. Nereye gideceğini soruyoruz, “Yurtdışına” diyorlardı. Eskiden Avrupa’nın bazı ülkeleriyle,
Amerika, Kanada gibi ülkelerin adını çok duyuyorduk, yeni listeye Rusya ile
Uzak Doğu ülkeleri eklenmişti.
Gitmemeleri için
İşte
bu “Gideceğim”lerin en yükseldiği
günlerde patladı 21 Şubat 2001 Ekonomik Krizi. Krizden sonra yaklaşık 1 yıla
yayılarak azaldı, herhalde bir şeyler düzeliyordu ki zamanla duymamaya
başladık. Hatta tam 1 yıl önce Mart 2014’de, dünyanın ünlü üniversiteleri ve firmalarından
tersine beyin göçü olduğu haberini yayınlamıştık.
Ankara
ve Anadolu sanayisi doygunluk noktasına ulaşmış, yaklaşık 5 yıldır kabuğunu
kıracak atılımlar ve işbirlikleri peşinde koşuyordu. Üniversiteleri, meslek
okullarını üretimin içine çekmeye çalışıyor, Araştırma-Geliştirme yatırımlarına
pay ayırmaya başlıyordu. Bu arada Anadolu Raylı Ulaşım
Sistemleri Kümelenmesi ARUS gibi ya da tıbbı aletler, alternatif enerji kümelenmeleri gibi ciddi yapılanmalara
gidiyordu.
Tuzağa
düştük mü?
Başbakanlar, bakanlar destekleyici mesajlar veriyor,
gereğinin yapılacağını söylüyor, teşvik edici ekonomik paketler açıklıyor ancak
niyetle uygulama, birbirini tutmuyordu. Herkes “Yeni ve kendi teknolojilerimizi geliştirmeli, her şeyi üretebilmeliyiz,
kurtuluşumuz buradadır” diyor, öte yandan yasal ve bürokratik engeller
yerli yerinde duruyordu. Bu arada 6 yıldır kişi başına düşen milli gelir,
birkaç yüz dolarlık oynamalarla 10 bin dolar civarında takılmış, oradan kurtulamıyordu. Böyle devam etmesi kendi
teknolojisini geliştiremeyen,
sanayisine, ticaretine yeni açılımlarla yön veremeyen ülkelerin düştüğü tuzağın eşiğinde
olduğumuz anlamına geliyordu; orta gelir tuzağı.
İş varsa niye gidiyorlar?
Belki
daha önce başladı ama biz fark edeli son 6 aydır diyebiliriz, gençlerin
yurtdışına gitme istekleri yeniden gündemlerine oturmuş görünüyor. Bazı
yöneticilerimizin “İş var, beğenmiyorlar”
sözleri kifayetsiz kalıyor, bir şey ifade etmiyor demek onlara. Gençler, yine
gitmek istiyor. Sanayide ve ticarette yarın iş sahibi edilecek yüzbinlerce
nitelikli insan ihtiyacı varken gençlerimiz, başka kapı arıyor. Bir terslik yok
mu bu işte?
Böyleyken
Türkiye’nin her yanından 82 firmanın birleşerek kurduğu ARUS, son 2-3 yıl
içinde metro ve hızlı tren yapımına talip oldu, olduğuyla kaldı. “Yap” diyen yok. Tıbbi aletler ve
alternatif enerji kümelenmeleri, kendi çabasıyla emeklemeye çalışıyor;
emekleyecek de yürüyecek daha. 1001 Gece Masalları’na dönen Malıköy’deki 5
büyük organize sanayi bölgesinin, 14 yıldır yolu ve suyu yok. 2 yıldır süren
yol ihalesi, hiçbir açıklamaya gerek duymadan 4’üncü kez iptal edildi. Üniversiteler,
sanayicilerle işbirliğine hala mesafeli, yıkamadılar duvarları. Resmi kurumlar
içinde yerli üretime en ciddi destek Savunma Sanayii Müsteşarlığı’ndan geliyor.
Ee gerisi?
Ümitleri tıkıyorlar
Geçtiğimiz
hafta Yazı İşleri Müdürümüz Ömür Ünver’le yaptığı söyleşide bürokratik engellerden
yılan Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir “Her daire,
her bakanlık ayrı bir cumhuriyet sanki. Birbirleriyle bilgi paylaşmazlar, ortak
veri tabanı oluşturmazlar. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir anlayış yok” demişti. Ankara,
bırakın üretmeyi, bürokrasinin ve bazı yerel yönetimlerin
keyfiliğiyle meşgul. Başbakanların, bakanların, sanayicilerin, ekonomistlerin,
akademisyenlerin ne söylediği ne yaptığıyla ilgileniyor, bildiğini okumaya
devam ediyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder