27 Nisan 2011 Çarşamba

ANKARA GEMİSİ


26.04.2011 Milliyet-Ankara Gazetesi

Çılgın Proje’siz Ankara. Alçakgönüllü projeleri bile bir türlü gerçekleşmeyen başkent. Bazı çılgın ötesi projelerinse gerçekleşmesinden korktuğumuz, şaşkınlıktan yılgınlığa savrulduğumuz muamma kent. Denizli İstanbul’a, nehirler vaat edilirken denizsiz bozkırda, toprağa sürtüne sürtüne lafla yürütülen gemi. Tıkandı, saplandı, durdu gemi. Laftan fazlası lazım artık yürümesi için.

Alarm veriyor kent
Siyasiler, sahalara indi ama partilerin seçim beyannamelerine bakarsak Ankara, yine üvey evlat. Bizim lafımızı bize söylemekten öteye geçmiyor demeçler. Vaatten sayarsak hepsi Ankara’nın gerisinde. Türkiye’nin ikinci büyük kenti, patlamış nükleer santral gibi alarm veriyor ancak çığlığı, bir dönem daha duymak istemiyor kulaklar. Tarımıyla hayvancılığıyla ticaretiyle sanayisiyle nüfusuyla toplumsal dokusuyla alarm veriyor, duya duya Ankara’dan, İstanbul duyuluyor yine. Ne şamatacıymış şu İstanbul!

Teşviksiz Ankara
İstanbul’da, yerin altından, tepelerin içinden, denizin dibinden tüneller açılıp, yollar, metrolar yapılırken Ankara’da, yüzde 70’i bitmiş Kızılay-Sincan hattını, kurbağalar bekledi yıllarca. Fuarcılığın kıymetini nihayet fark eden yetkililer, hala fuar alanı için yer bakınıyor. Bitmiyor toplantıları. İstanbul iş yapıyor, Ankara, toplantı! Ostim, Siteler, Ankara’da değil sanki. Eğitim, sağlık ve bilişim alanlarında 1 numara olmasına karşın, dilenmediği kaldı Ankara’nın. Bu alt yapı nasıl görmezden gelinir? Bu üç alanda, şimdiki haliyle bile uluslararası bir merkez olma kabiliyeti varken üstüne nasıl kafasını bastırırız kaldırmasın diye? Oysa bizzat devletin teşvikiyle önü açılması gereken üç ana sektör bunlar. ‘Bilişim Vadisi’, siyasi çekişme kurbanı olmak üzere, biz, teşvik bekliyoruz!

Açılamayan turizm kapısı
Vali Alaaddin Yüksel, bu gerileme sürecinde bir kapı araladı; turizm kapısı. Kendi kadrolarının bile bu ciddi açılımı kavradığından emin değilim. Kale ve çevresi için yapılan eylem planı, yerinde sayıyor. Devletin bir omuz atması, kartopunu çığa çevirir bu bölgede  ama kısıtlı çabalarla yetiniyoruz şimdilik. Kale ve müzelerimiz dolmadan, ilçelerimizin turizm olanaklarına sıra gelir mi? Beypazarı, Nallıhan gibi ilçelerimiz, kendi çabasıyla kendi yolunu çiziyor, siyasiler ve Ankara’dan bir ümidi olmadan. Polatlı’nın turizmi de tarımı da Allah’a emanet. Bala ve Haymana, hem Ankara’nın hem Türkiye’nin üvey evlatlarından!

Lafla yürümez artık
Aman sen de papağan gibi…” diyorsunuz. Daha ziyade ağaçkakan azmi bendeki. Seçim öncesi, Ankara’yı 20 yıl geriden izleyen adayları uyarmak için aynı doğruları gagalıyorum: 1 satıp, 4 alıyor Ankara. 100 bine yakın kişi okuma yazma bilmiyor başkentte. Niteliksiz işsizler havuzu… Ekonomisi küçülüyor, nüfusu büyüyor. Değil dibine, kendine bile ışık veremiyor.

Sokaklarda dolaşırken bizim bayat ve kokmuş laflarımızı, bize tekrarlamasın adaylarımız. Çözüm önerileri ve iddialarını duymak istiyoruz. Bir dönem sonra değil, bu dönem; yok öyle bir dermanı Ankara’nın. Akrebi, yelkovanı geri geri işleyen bir saat artık. Ankara’nın alarmını duymayan kulaklar, kendi için siyaset yapıyordur. 4 buçuk milyonluk kentin çığlığını  duymayan, sağır olsa gözü de mi görmez? Saplandı ‘Ankara Gemisi’, durdu. Lafla milim yürümez artık!

Hiç yorum yok: