14 Nisan 2011 Perşembe

SAYIN VEKİL ADAYLARIMIZ


12.04.2011 Milliyet-Ankara Gazetesi

Öncelikle adaylığınız hayırlı olsun. Bazılarınız Bakan olacak, bazılarınız Meclis komisyonlarında görevler alacak, kürsülerde konuşup, memleketin çıkarlarını kollamak için mücadeleler verecek, tartışmalara gireceksiniz. Şimdiden kameralara demeç verirken hayal ediyorsunuz kendinizi. Vekilliğin hakkını verdiğiniz sürece bütün hayallere layık olursunuz  ama Nasreddin Hoca misali, testi kırılmadan Ankara için bir parantez açmak istiyoruz biz Ankaralılar.

29 milletvekili çıkaran Ankara’ya, 2 vekil daha eklendi bu seçimlerde; oldu 31. Sizin vekillik hayalleri gibi biz de 29’undan bulamadığı ilgiyi, 31’le bulma hayalleri kuruyoruz Ankara’da. Aslında 550 milletvekili saymak lazım Ankara’yı ama maalesef; Ankaralısı bile Ankara’dan gayrı her şeye tuzlukla koşuyor. Efsunladılar mı bu şehri, büyü mü yaptılar bilemiyorum ama devletin eli, Ankara’ya dokunmakta pek tereddütlü, pek bir çekingen. Ancak hoyratlık, pek acar, pek atılgan!

Ankarasız vekiller
Geçmiş dönem milletvekillerimizle yapılan söyleşileri okuyor, okuduklarıma  bakakalıyordum. Ya Ankara’da büyümüş, ya Ankara’da okumuş ya da siyasetin taşlarını döşemek için yolu Ankara’ya sık düşmüş vekillerimizin, rahatsız edici bir tarzı vardı: İçinde yaşamış, yaşıyormuş gibi değil, Kars’tan, Van’dan, Hakkari’den bahsediyormuş gibi uzaktan bir söylemle bahsediyorlardı Ankara’dan. Kim ya da ne çıkarmıştı Ankara’yı bu vekillerin içinden? Üstelik hala içinde yaşarken!

Horozu bol
Geçen haftasonu, Ankara Sanayi Odası (ASO) başkanı Nurettin Özdebir’in, nefis bir özetlemesi vardı Ankara’yla ilgili; “Ankara’da, horoz fazla olduğu için sabah olmuyor” dedi.  Durmadan üretilen, konuşulan projelerin, bir türlü sonuca bağlanamayışından duyulan rahatsızlık, bu kadar güzel özetlenebilirdi. Önceki hafta Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek,Kişiye göre işleyişler yapıyoruz, ilerisini hesaplayın, bir ülkenin ne imkanı ne zamanı bu kadar kolay heba edilecek bir şey değil” diye cümleyi farklı kurmuştu. Benzetmemi hoşgörün ama devletin horozu ötmeyince meydan, kuru gürültüye inleten horozlar korosuna kalıyor demek.

Ne yapacaksınız?
Topu devlete at, rahat et” demeyin, Ankara’nın durumu, devletle ilişkilidir artık. İç içe dolanıp, düğümlenmiş yün yumağı gibi Kale havzası, ancak devletin dokunuşuyla çözülebilir. Uzantısı olan ‘Turizm Atılımı’, bu çözüme bağlıdır. ‘Bilişim Vadisi Projesi’nin Ankara’ya kurulması, kişilerin değil, devletin kanaatiyle ilgilidir. “Ne yapacağız?” diyen vekil adaylarımıza, kayıt düşüyorum; öncelikli bu iki maddeye ek olarak eğitim, sağlık alanlarında ciddi geliştirme ve destek bekliyor Ankara. Fuarcılık kapısını açmak istiyor. Yeni vekilleri, sıçramak üzere gerilmiş bir Ankara bekliyor, şakası olmayan bir Ankara.

Şakası yok
Şakası yok çünkü Doğu ve Güneydoğu ilçelerimizin ilgisizliğine denk ilçeleri var Ankara’nın; Bala, Haymana gibi. Yarı ilçeleri acınacak durumda. Nüfusu artarken ekonomisi küçülüyor, işsizler kenti oluyor. Üretmeyen, tüketen kente dönüşen Ankara’nın, ülkenin ikinci büyük ili olmasını, anlayana ithaf ediyoruz. Anlamayan, meclis koltukları ve parti koridorlarıyla yetinebilir. Ammaaa basınç, balonu patlattığında, merkezindeyken her şeyin uzağına düşebilirsiniz.

Oysa toparlanmış bir Ankara, Kars’a da Van’a da Hakkari’ye de uzanacak el demektir. Sayın adaylar, hem Türkiye hem Ankara, yeni bir atılım çağındadır. Ankara’yla ilgilenip, tıkalı damarları açınız. Sakın ha havanda su dövmekle eğleşmeyiniz; kendinizi kandırdığınızla kalırsınız!

Hiç yorum yok: