29 Ekim 2015 Perşembe

BİR, İRİ, DİRİ OLMAK İÇİN



27.10.2015 Milliyet-Ankara Gazetesi

Yarın değil öbür gün 29 Ekim. Cumhuriyetimiz’in kuruluşunun 92’nci yaşını kutlayacağız. 8 yıl kaldı yüzyılı devirmesine. 8 yıl kaldı da idarecilerin heyecansızlığı böyle devam ederse yüzyılı devirmenin de heyecanı kalmayacak.



Nereden varıyoruz bu sonuca? Uzun zamandır milli bayramların kutlanış biçiminden varıyoruz. İsteksizce geçiştirilen törenlerden varıyoruz. 29 Ekimler, 23 Nisanlar, 19 Mayıslar, 30 Ağustoslar, coşku ve heyecan hissi uyandırmıyor artık halkta. Bir tören ve resepsiyonla üst düzeyde kalan bir kutlamaya dönüştü, halk koptu milli günlerden.



Titreyen çocuklar ıslanan gençler

Çünkü o günler için halkın coşkusunu, gençlerin ve çocukların ilgisini tazeleyecek etkinlikler düzenlenmiyor. “Tören” dediğine de gittiğine pişman ediyorlar beceriksizlik düzeyindeki uygulamalarla. Çocukların 23 Nisan’da, gençlerin 19 Mayıs’ta, soğukta titreyen, yağmurda ıslanan görüntüleri yansıyor sadece görüntü olarak. Karşılarında da töreni izleyen, sıkı sıkı paltosuna sarınmış makam sahipleri oluyor.



Yani biz de üşüyorduk zamanında ama nedense 23 Nisanları, 19 Mayısları da iple çekiyorduk bayram olarak. Kentin, çarşının havası değişiyordu. Köylerden, beldelerden, ilçelerden, törenleri izlemeye geliyorlar, hepimiz güzel bir karışıyorduk hiç birbirini tanımayanlar olarak. Bitse de gitsek törenleri olmuyor, okul müdürümüzden öğretmenlerimize, resmi ve özel kurumların yöneticilerinden yerel yöneticilere, o coşkuyu hissetiriyorlardı bize. O yüzden üşümüyorduk belki.



13 Ekim’de 27 Aralık’ta yoklar

Bu yıl Ankara Garı’nda 10 Ekim’de yapılan katliamın yasını yaşadığımız için iptal edildi ama pek de farkedilmedi. Ankara’nın başkent olduğu 13 Ekimler, ne devletin üst kademelerinden ne de yerel yöneticilerden ilgi görmüyordu zaten. Kentin yerel yöneticilerini bile yardımcıları temsil ediyor bu törenlerde. Siyasi partilerden ise kendiliğinden katılan birkaç vekil olursa ne ala, parti liderlerinin adı geçmiyor.



Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Ankara’ya ayak bastığı, Ankaralılar’ın ‘Kızılca Gün’ kabul ettiği 27 Aralıklar da böyle geçiyor. Oysa Kızılca Gün, karanlığın aydınlığa döndüğü, ümidin yeşerdiği gün demek. Üstelik Ankara’nın değil, ülkenin Kızılca Günü’dür 27 Aralık. Ne ortak düzenlenen büyük etkinlikler ne de törenler... Yine yok yöneticiler, yine halk kaynaşamıyor.



En basit tariftir

“Tersinden mi kalkmış bu?” diyorsunuzdur. Bu tabloyu yaşadığımız her bayramda, düzden de kalksak tersimize dönüyoruz zaten de yeni bir gerekçe oluştu, onu paylaşmak istiyoruz.



7 Haziran’daki seçimden sonra hortlayan terörün ve körüklenen ayrımcılığın gölgesi düştü üzerimize. 1 Kasım Genel Seçimi’ne, yoğun olarak siyasilerin birlik beraberlik mesajlarıyla gidiyoruz. Hacı Bektaşı Veli’nin “Bir olalım, iri olalım, diri olalım, gür olalım” sözlerini, çok sık duyar olduk. Selçuklu’nun çöküşüyle Osmalı’nın kuruluşu arasındaki boşluk döneminde halk, bu fikrin özünü yaşatan Hacı Bektaş gibi daha pek çok önder sayesinde birarada tutulabilmiştir. ‘Bir olmak, iri olmak, diri olmak’ bir toplumun varolmasının ve güçlü olmasının en basit tarifidir. Ve bu tariften oluşan maya, yüzyıllarca tutmuştur.



Parti başka millet başka şey

Partiler, belli görüşlerin temsilcisidir. Ülkenin daha iyi yönetileceğine inandıkları düşünceleri halka sunar, beğenilirse başa geçirilirler. Partinin doğasında önce ayrım vardır. Ancak başa geçince, millete seslenir. Milletse her türden köken ve inançtan insanlardan oluşur. Milletin bir kısmını tercih edemezsiniz yani. Bölünür, bir olamaz, iri olamazsınız. Ortak değerleriniz, ortak hedefleriniz olmaz.

Milleti, ortak değer ve hedefler birarada tutar ama. 

İlk adım ‘bir olmak’tır ve işte bayramlar, bizi biraraya getirir. Bazı bayramları kutlayıp, bazılarını kutlamayarak birlik değil ayrılık olur. Beraberlik mesajları da tutmaz haliyle. Bir, iri ve diri olmak için ortak değerleri korumalı, bayram anlayışımızı da gözden geçirmeliyiz. Eğer ayıracaksa bizi, zaten ona ‘bayram’ diyemeyiz.

1 yorum:

Abidinpaşa dedi ki...

teşekkür Ali İnandım. keşke herkes senin gibi duyarlı olabilse Ankaramın Başkent oluşu ve Atamızın Ankaraya gelişi kutlamalarına.Hele Sivil toplum Kuruluşları Başta ATo ne yapar ne düşünür onlarca Dernek ve yöneticileri.Ankara valisinin yasaklama yazısına karşı mudahele yani iptal davası açan yürekli Adamlar Yöneticiler olmazsa. Vatandaş neylesin alayı post kapma savaşında yazıklar olsun..