29 Nisan 2015 Çarşamba

HAFIZAYI SİLMEMELİ


28.04.2015 Milliyet-Ankara Gazetesi

Milli günlerine, bayramlarına sahip çıkana meczup muamelesi yapılan bir ülkeye dönüşüyoruz. Son 30 yıldır için için kopuyoruz tarihimizden. Büyükler aktarmayınca çocuklardaki kopuş daha hızlı oluyor, bir tarih bilinci oluşamadan büyüyorlar. Her nesilde biraz daha siliniyor hafıza. Hatta başkalarından duyduklarıyla kendi tarihine düşman bile oluyorlar. Bir toplumu çözmenin en etkili yöntemlerinden biri de tarihini unutturmaktır. Yani hafızasını silmek...

Alzaymırlı gibi
Alzaymır hastası neyse tarih bilinci ve bilgisi olmayan insanın, başka toplumlar arasındaki durumu da aynıdır. Hatırlayamaz, konuşamaz, akıl yürütemez, yargılayamaz. Her esen rüzgara doğru döner, istediğiniz gibi yönlendirebilirsiniz hafızasız insanı. Nereden geldiğini, kudretini bilmez, nereye gittiği de önemli değildir o yüzden.

7-8 yıl belki daha fazla olmuştur, 18 Mart’ı, Çanakkale Savaşı’nı ve şehitleri anmıştık da dahil olduğumuz bir elektronik posta grubunda, şöyle bir yanıt gelmişti; “Tarihe takılıp kalmamak lazım” diye. Tam da ‘meczup muamelesi’ dediğimiz şeye bir örnekti. Büyük ihtimalle kendi dedesinin, ninesinin de canına mal olan ya da büyük cefalar çektiği geçmişine vefa gösterme ihtiyacı duymuyor, duyanı da gereksiz bir işle uğraşmakla itham ediyordu alttan.

Okumuş adamın, tarihin ne olduğunu bilmemesi mümkün olabilir mi? Gerçi ‘okumuş cahil’ diye bir kavram var, cahilliğin en tehlikelisidir ancak yine de mürekkep yalamış insana yakıştıramıyor insan. Bilinçsiz söylüyorsa vahim, bilinçli söylüyorsa dağlara taşlaraydı!

100.Yıl’da Çanakkale
100’üncü yıldönümünde, Çanakkale Savaşı’nı yeniden keşfetti adeta Türkiye. Saatlerce, günlerce süren yayınlar, ardı ardına sergilenen etkinlikler, siyasilerin sahip çıkan demeçleriyle yer gök Çanakkale oldu. 17 Mart’ta ‘Çanakkale’yi Anlatamamak’ yazımızda “.. vefa mekanizmamız, 100 yılda bir çalışıyor, arası angarya” demiştik ama yine de seviniyorsunuz işte, kıymet bilindiği için.

Anma töreninde dizi dizi devlet başkanları, Anıtkabir’de tıka basa sabahlayan kalabalıklar, 57.Alay’a Vefa Yürüyüşü’ne katılan 35 bin genç, karada, denizde, havada her yöreden ayrı bir anma etkinliği, düşmanıyla bile beraber olma coşkusu yaşatıyor. Ne siyasi ne yaşam görüşü, ne dili, dini, kökeni fark eder, çekilen çile ve acılar ortak çünkü.

Avustralyalılar, 100’üncü yıl anısına askerlerin yediği bisküvileri tekrar üretmiş, kutunun üzerine de Mustafa Kemal’in “..artık onlar, bizim evlatlarımız oldu” diye biten mesajını yazmışlar. Onlar, Çanakkale’yi hiç unutmadı zaten, hafızası bulanan bizdik.

Vefa devamlı olmalı
Vefanın devamlılığı olması lazım. İstanbul’un fethi için de Plevne Savaşı için de Balkan Savaşları, Çöl Savaşları, Sarıkamış, Kurtuluş Savaşı için de millet olarak bu vefayı göstermeliyiz.

Çanakkale’nin başladığını bitiren Kurtuluş Savaşı’nda Haymana ve Polatlı’da verdiğimiz mücadele, tarihin akışını değiştirmiş, Osmanlı’nın 250 yıllık gerileyişi Duatepe’de durdurulmuştur. Ancak Haymana ve Polatlı, çok yakın, 29 Aralık 2014’de Sakarya Meydan Muharebesi Tarihi Milli Parkı olarak ilan edilebildi. Şimdiden toprak altında sahipsiz 44 şehitlik bulundu, 14’ü üzerinde çalışılıyor. 61 kilometrelik siper hattı ortaya çıkarıldı. Yarım kalan anıtlar tamamlanacak, olanlar onarılacak, yeni müzeler yapılacak.

6 yıl sonra Sakarya Meydan Savaşı’nın, 7 yıl sonra Kurtuluş’u sonlandırdığımız Büyük Taarruz’un 100’üncü yılını kutlayacağız. Bastığımız yeri tanısak, binlerce kefensiz yatanı unutmasak, incitmesek atalarımızı, daha hak etmez miyiz yediğimiz ekmeği, içtiğimiz suyu? Atamız gibi kendimize de saygımız artmaz mı? Çocuklarımız toprağına tutunsa, daha güçlü olmazlar mı kök saldıkça?

Hiç yorum yok: