28.04.2015 Milliyet-Ankara Gazetesi
Milli
günlerine, bayramlarına sahip çıkana meczup muamelesi yapılan bir ülkeye
dönüşüyoruz. Son 30 yıldır için için kopuyoruz tarihimizden. Büyükler
aktarmayınca çocuklardaki kopuş daha hızlı oluyor, bir tarih bilinci oluşamadan
büyüyorlar. Her nesilde biraz daha siliniyor hafıza. Hatta başkalarından
duyduklarıyla kendi tarihine düşman bile oluyorlar. Bir toplumu çözmenin en
etkili yöntemlerinden biri de tarihini unutturmaktır. Yani hafızasını silmek...
Alzaymırlı gibi
Alzaymır
hastası neyse tarih bilinci ve bilgisi olmayan insanın, başka toplumlar
arasındaki durumu da aynıdır. Hatırlayamaz, konuşamaz, akıl yürütemez,
yargılayamaz. Her esen rüzgara doğru döner, istediğiniz gibi
yönlendirebilirsiniz hafızasız insanı. Nereden geldiğini, kudretini bilmez,
nereye gittiği de önemli değildir o yüzden.
7-8
yıl belki daha fazla olmuştur, 18 Mart’ı, Çanakkale Savaşı’nı ve şehitleri
anmıştık da dahil olduğumuz bir elektronik posta grubunda, şöyle bir yanıt
gelmişti; “Tarihe takılıp kalmamak lazım”
diye. Tam da ‘meczup muamelesi’
dediğimiz şeye bir örnekti. Büyük ihtimalle kendi dedesinin, ninesinin de
canına mal olan ya da büyük cefalar çektiği geçmişine vefa gösterme ihtiyacı
duymuyor, duyanı da gereksiz bir işle uğraşmakla itham ediyordu alttan.
Okumuş
adamın, tarihin ne olduğunu bilmemesi mümkün olabilir mi? Gerçi ‘okumuş cahil’ diye bir kavram var,
cahilliğin en tehlikelisidir ancak yine de mürekkep yalamış insana
yakıştıramıyor insan. Bilinçsiz söylüyorsa vahim, bilinçli söylüyorsa dağlara
taşlaraydı!
100.Yıl’da Çanakkale
100’üncü
yıldönümünde, Çanakkale Savaşı’nı yeniden keşfetti adeta Türkiye. Saatlerce,
günlerce süren yayınlar, ardı ardına sergilenen etkinlikler, siyasilerin sahip
çıkan demeçleriyle yer gök Çanakkale oldu. 17 Mart’ta ‘Çanakkale’yi Anlatamamak’ yazımızda “.. vefa mekanizmamız, 100 yılda bir çalışıyor, arası angarya”
demiştik ama yine de seviniyorsunuz işte, kıymet bilindiği için.
Anma
töreninde dizi dizi devlet başkanları, Anıtkabir’de tıka basa sabahlayan
kalabalıklar, 57.Alay’a Vefa Yürüyüşü’ne katılan 35 bin genç, karada, denizde,
havada her yöreden ayrı bir anma etkinliği, düşmanıyla bile beraber olma
coşkusu yaşatıyor. Ne siyasi ne yaşam görüşü, ne dili, dini, kökeni fark eder,
çekilen çile ve acılar ortak çünkü.
Avustralyalılar,
100’üncü yıl anısına askerlerin yediği bisküvileri tekrar üretmiş, kutunun
üzerine de Mustafa Kemal’in “..artık
onlar, bizim evlatlarımız oldu” diye biten mesajını yazmışlar. Onlar,
Çanakkale’yi hiç unutmadı zaten, hafızası bulanan bizdik.
Vefa devamlı olmalı
Vefanın
devamlılığı olması lazım. İstanbul’un fethi için de Plevne Savaşı için de Balkan
Savaşları, Çöl Savaşları, Sarıkamış, Kurtuluş Savaşı için de millet olarak bu
vefayı göstermeliyiz.
Çanakkale’nin
başladığını bitiren Kurtuluş Savaşı’nda Haymana ve Polatlı’da verdiğimiz
mücadele, tarihin akışını değiştirmiş, Osmanlı’nın 250 yıllık gerileyişi
Duatepe’de durdurulmuştur. Ancak Haymana ve Polatlı, çok yakın, 29 Aralık
2014’de Sakarya Meydan Muharebesi Tarihi
Milli Parkı olarak ilan edilebildi. Şimdiden toprak altında sahipsiz 44
şehitlik bulundu, 14’ü üzerinde çalışılıyor. 61 kilometrelik siper hattı ortaya
çıkarıldı. Yarım kalan anıtlar tamamlanacak, olanlar onarılacak, yeni müzeler
yapılacak.
6 yıl sonra Sakarya Meydan Savaşı’nın, 7 yıl sonra Kurtuluş’u sonlandırdığımız Büyük Taarruz’un 100’üncü yılını kutlayacağız. Bastığımız yeri tanısak, binlerce kefensiz yatanı unutmasak, incitmesek atalarımızı, daha hak etmez miyiz yediğimiz ekmeği, içtiğimiz suyu? Atamız gibi kendimize de saygımız artmaz mı? Çocuklarımız toprağına tutunsa, daha güçlü olmazlar mı kök saldıkça?
6 yıl sonra Sakarya Meydan Savaşı’nın, 7 yıl sonra Kurtuluş’u sonlandırdığımız Büyük Taarruz’un 100’üncü yılını kutlayacağız. Bastığımız yeri tanısak, binlerce kefensiz yatanı unutmasak, incitmesek atalarımızı, daha hak etmez miyiz yediğimiz ekmeği, içtiğimiz suyu? Atamız gibi kendimize de saygımız artmaz mı? Çocuklarımız toprağına tutunsa, daha güçlü olmazlar mı kök saldıkça?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder