18 Nisan 2015 Cumartesi

TUVALETİN DEĞERİ



17.04.2015 Milliyet-Ankara Gazetesi


Tuvalet edebiyatı güçlü bir millet oluşumuz, ona ne kadar değer verdiğimizin de göstergesidir. Kademhane, memişhane, kenef, hela, yüznumara, ayakyolu, abdesthane, abiye, sadece Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde geçen adlarıdır. Bir o kadar da vatandaşın kendi arasında yakıştırdığı adları vardır. Mizahımızdaki, küfürlerimizdeki yeri yadsınamaz, vazgeçilemez konulardandır. O kadar değer veririz ki saygımızdan içine etmeye kıyamayız!



Milli servet!

Yani sokak ortasında tüm mahremiyetimizi sergilemeyi göze alır, ancak yüznumaranın kirletilmesini yakıştıramayız kendimize. Mesela iş hanlarında, her esnafa anahtar verilir kasa odası gibi, bu handa bir yabancı, aklından geçiremez defi haceti. Ayrıca kasa odası gibi gözden uzak, en ücradadır yeri. Esnaf yetiştirmeye yetişmeye çalışırken yabancı, aklından geçiremez, arasa da bulamaz zaten.



Bir de çarşılarda, meydanlarda, kamuya açılmış helalar vardır. 50 kuruşluk su içer, 1 buçuk lira tahliye bedeli ödersiniz göze aldıysanız eğer. Değerlidir çünkü memişhane. Kapısında adam bekler; ne bilsinler ne niyetle geldiğinizi. Bir kale gibi korunur milli servet!



Kale ve Çayyolu manzaraları

Kale” demişken Ankara Kalesi efsane bu konuda. Hisar Kapı diye bildiğimiz ana kapıya yakın bir ayakyolu var. Kapısından nal gibi asma kilidi eksik olmaz. “Anahtarı kimdeydi?” derken istenmeyen olayın içinde bulabilirsiniz kendinizi. Kullanılmadığı için pırıl pırıldır. Kale’nin içinde, Akkale olarak anılan yerdeyse aksine genziniz yanar, kanalizasyon patlamış gibi yükselir kesif esans. En yakın kademhane 850 yaşındaki Alaaddin Camisi’ndedir, ibadet bitince camiyi bile kapatırlar bırakın kademhaneyi. Turist düşünsün...



Çayyolu metrosu açılınca, nasıl alışmışsak artık, metrolarda tuvalet olmadığını bir kez daha hatırladık. Koru Mahallesi Muhtarı Türkan Sezer, illallah etti muhtarlığın kapısındaki tuvalet kuyruğundan. Yaşlı vatandaşlardan yetişemeyenler, ele güne rezil oluyormuş. Vallahi Batıkent güzergahında ızdıraplı günlerimiz olmuştu iyi biliriz, Sincan’a uzadı güzergah, Allah yardımcıları olsun.



Merkezlerde parklarda da sorun

Parklar da ayrı bir film. Aman temiz hava alayım açılayım, yürüyeyim, koşayım da sağlıklı olayım derken mecburi istikamet evin yolunda devam edebiliyor koşunuz. Hele büyük bir parksa sağlıklı yaşam mekanınız, sporuna da sağlığına da lanet eden ünlemeler yükseliyor uzaklaşan seslerden.



Kent ve semt merkezlerindeyse koyduysan bulasın. Milyon dolarlık son teknoloji binaların arasında, en ilkel ihtiyacınızla baş başa kalabiliyorsunuz. Derdinizle dertlenirken etrafa bir bakıyorsunuz ki en yakını, içinizi dökme mesafesinde. Karnınız tokken bir döner ekmek dükkanına hışımla girip, elinizde bir dürüm döner bir ayranla çıkabiliyorsunuz.



Nadir bulunur
Onca medeni ülke gördük te tuvaletine bu kadar değer veren millet görmedik. Tuvaletin bina olarak kendisi, her zaman sokaklardan daha değerli kabul edilmiştir toplumumuzda. Tabii her değerli şey gibi nadir bulunur sayıdadır nicelik olarak. Başkentimiz Ankara’da da yansımalar bu yöndedir. “Turistleri yüznumarada ağırlayacağız” diye talimat verilse turistten başka kimse yadırgamaz, o kadar yani!

Hiç yorum yok: