17.04.2015 Milliyet-Ankara Gazetesi
Tuvalet
edebiyatı güçlü bir millet oluşumuz, ona ne kadar değer verdiğimizin de
göstergesidir. Kademhane, memişhane, kenef, hela, yüznumara, ayakyolu,
abdesthane, abiye, sadece Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde geçen adlarıdır. Bir o
kadar da vatandaşın kendi arasında yakıştırdığı adları vardır. Mizahımızdaki,
küfürlerimizdeki yeri yadsınamaz, vazgeçilemez konulardandır. O kadar değer
veririz ki saygımızdan içine etmeye kıyamayız!
Milli servet!
Yani
sokak ortasında tüm mahremiyetimizi sergilemeyi göze alır, ancak yüznumaranın
kirletilmesini yakıştıramayız kendimize. Mesela iş hanlarında, her esnafa
anahtar verilir kasa odası gibi, bu handa bir yabancı, aklından geçiremez defi
haceti. Ayrıca kasa odası gibi gözden uzak, en ücradadır yeri. Esnaf
yetiştirmeye yetişmeye çalışırken yabancı, aklından geçiremez, arasa da bulamaz
zaten.
Bir
de çarşılarda, meydanlarda, kamuya açılmış helalar vardır. 50 kuruşluk su içer,
1 buçuk lira tahliye bedeli ödersiniz göze aldıysanız eğer. Değerlidir çünkü
memişhane. Kapısında adam bekler; ne bilsinler ne niyetle geldiğinizi. Bir kale
gibi korunur milli servet!
Kale ve Çayyolu manzaraları
“Kale” demişken Ankara Kalesi efsane bu
konuda. Hisar Kapı diye bildiğimiz ana kapıya yakın bir ayakyolu var.
Kapısından nal gibi asma kilidi eksik olmaz. “Anahtarı kimdeydi?” derken istenmeyen olayın içinde bulabilirsiniz
kendinizi. Kullanılmadığı için pırıl pırıldır. Kale’nin içinde, Akkale olarak
anılan yerdeyse aksine genziniz yanar, kanalizasyon patlamış gibi yükselir kesif
esans. En yakın kademhane 850 yaşındaki Alaaddin Camisi’ndedir, ibadet bitince
camiyi bile kapatırlar bırakın kademhaneyi. Turist düşünsün...
Çayyolu
metrosu açılınca, nasıl alışmışsak artık, metrolarda tuvalet olmadığını bir kez
daha hatırladık. Koru Mahallesi Muhtarı Türkan Sezer, illallah etti muhtarlığın
kapısındaki tuvalet kuyruğundan. Yaşlı vatandaşlardan yetişemeyenler, ele güne
rezil oluyormuş. Vallahi Batıkent güzergahında ızdıraplı günlerimiz olmuştu iyi
biliriz, Sincan’a uzadı güzergah, Allah yardımcıları olsun.
Merkezlerde parklarda da
sorun
Parklar
da ayrı bir film. Aman temiz hava alayım açılayım, yürüyeyim, koşayım da
sağlıklı olayım derken mecburi istikamet evin yolunda devam edebiliyor koşunuz.
Hele büyük bir parksa sağlıklı yaşam mekanınız, sporuna da sağlığına da lanet
eden ünlemeler yükseliyor uzaklaşan seslerden.
Kent
ve semt merkezlerindeyse koyduysan bulasın. Milyon dolarlık son teknoloji binaların
arasında, en ilkel ihtiyacınızla baş başa kalabiliyorsunuz. Derdinizle
dertlenirken etrafa bir bakıyorsunuz ki en yakını, içinizi dökme mesafesinde.
Karnınız tokken bir döner ekmek dükkanına hışımla girip, elinizde bir dürüm
döner bir ayranla çıkabiliyorsunuz.
Nadir bulunur
Onca medeni ülke gördük
te tuvaletine bu kadar değer veren millet görmedik. Tuvaletin bina olarak
kendisi, her zaman sokaklardan daha değerli kabul edilmiştir toplumumuzda. Tabii
her değerli şey gibi nadir bulunur sayıdadır nicelik olarak. Başkentimiz
Ankara’da da yansımalar bu yöndedir. “Turistleri
yüznumarada ağırlayacağız” diye talimat verilse turistten başka kimse yadırgamaz, o kadar yani!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder